Amok Koşucusu
Bu içerikte okuduğum ve sizlere önermek istediğim kitaplardan
bahsetmek istiyorum. Asla spoiler verip heyecanınızı kaçırmayacağım merak
etmeyin. Değineceğim ufak detaylarla belki sizlerde okuma isteği yaratabilirim
diye düşünüyorum.
Kitap bölümümün ilk yazısını bu kitaba ayırmak istedim. Amok
Koşucusu..
Ama kitaptan önce ona ismini veren terimden bahsetmek istiyorum.
Amok koşucusu teriminin kökeni Malezya’ ya dayanıyor. Bir tür mental cinnet
durumu aslında. Şuur kaybıyla beraber gelen, önüne geleni yok etmeye yol açan
çıldırma durumu. Kitaptaki tabiri ise şu şekilde; “Bir Malezyalı, son derece
sade, son derece iyiliksever bir insan, içkisini içiyor… orada öylece oturuyor,
duygusuz, umursamaz, donuk… tıpkı benim odamda oturduğum gibi… ve birden ayağa fırlıyor,
hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor… dosdoğru koşuyor, hep dosdoğru… nereye
olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne
çıkarsa çıksın, insan, hayvan, hançeriyle vurup yere seriyor ve kan sarhoşluğu
onu daha da öfkelendiriyor… Koşan adamın ağzından köpükler saçılıyor, delirmiş
gibi uluyor… ama koşmaya devam ediyor… Köylerdeki insanlar bir Amok koşucusunu
hiçbir gücün durduramayacağını bilirler… onun koşarak gelmekte olduğunu
gördüklerinde herkesi uyarmak için bağırırlar. ‘Amok! Amok!’ ve herkes kaçışır…
ama o koşmaya devam eder, hiçbir şey duymaz, sürekli koşar, hiçbir şey görmez,
karşısına çıkan her şeyi yıkar… ta ki biri onu kuduz bir köpek gibi vurup yere
serene ya da kendiliğinden köpükler içinde yere yıkılana kadar…”
İşte Amok Koşucusu, normal bir insanın mental olarak bu
noktaya nasıl geldiğini anlatan 1922 yılında yayınlanan bir Stefan Zweig kitabı.
60 sayfadan oluşan kitap bir oturuşta bitireceğiniz cinsten. İçerisindeki olayların
işleyişi, sizi kitabı okuma sürenizden daha uzun sürecek bir düşünme safhasına
itecektir.
İyi okumalar, umarım siz de seveceksiniz.
Hiç yorum yok: