Ağaç Ev Sohbetleri #158
Ağaç Ev
Sohbetleri'nin 158. haftasından merhaba. Geçtiğimiz haftalarda bazı bloglarda
“Hikayesi Olan Objeler” isimli çok güzel nostalji yazıları paylaşılmıştı. (Örnek
olarak Sevgili buraneros’un son yazısını şuradan okuyabilirsiniz.) Bu konudan
esinlenerek bu hafta ağaç evde biraz nostalji yapalım ve anılarımızı paylaşarak
eğlenceli bir konuda sohbet edelim. İşte sorumuz geliyor:
“Çocukluğunuza dair neler hatırlıyorsunuz?
Nasıl bir çocuktunuz?”
Ben evin en
küçük çocuğuydum. Ablam benden 12 yaş, abim ise 10 yaş büyük. Halk arasında
“tekne kazıntısı” denilen cinsten. Bu sebeple kimilerine göre şımarık,
kimilerine göre oldukça tatlı bir çocukmuşum. Ablam ve abimin isimlerini aile
büyüklerinin koymasına göz yuman annem, benim ismim konusunda kimseyi
karıştırmamış ve Taha isminde karar kılmış.
Küçüklüğüme dair
anlatılan ilk şey, sürekli hasta olan narin bir çocuk olduğum. Astım bronşit
teşhisi konulup 8 aylıkken süt emmeyi bırakan ve sürekli hastanelere taşınan
bir çocuk. Tabi ben bunları hatırlamıyorum. Benim hatırladığım 7 yaşında
geçirdiğim havale nöbeti. O günden sonra 3 yıl süren doktor kontrolleri, EEG testleri,
her akşam yutulan haplar ilk aklıma gelen şeyler.
Okula ilk
başladığım zamanlar her sabah ağladığımı ve okula gitmek istemediğimi
hatırlıyorum. Bu sebeple birkaç ay boyunca ablam beni okula bıraktıktan sonra
çıkışa kadar avluda bekler ve teneffüsleri yanıma gelirdi. Okul hayatımdaki ilk
başarım, 1. Sınıfta sene sonu yapılan okuma bayramında birinci olmamdı. Öğretmenimin
kırmızı kurdeleyi yakama iliklediği sahne hala aklımda :)
Babam esnaf
olduğu için yaz mevsimi onun en yoğun olduğu dönemdi. Dolayısıyla hiçbir yaz ailecek
tatile gitmemiştik. Bu yüzden çocukken
tatile giden arkadaşlarıma özendiğimi hatırlıyorum. Yaz tatillerinde aylarca köyde
kalırdık. Dayımlar, kuzenlerim, maaile toplaşırdık o zamanlar. Kuzenlerimle bir
araya geldiğimde minderden evler yapıp oynadığımız oyunlar, elimizdeki
poşetleri şeker ve fıstıkla doldurduğumuz bayramlar ve ağaçlara çıkıp dalından
yediğimiz meyveler hatırladığım anılardan birkaçı.
Dedemin inekleri
ve otlatmasına yardım ettiğim koyunları vardı. Bir koç tarafından süsüldüğümü, daha
sonra bu hayvanın ilk kurban bayramında kesildiğini ve kanından bir damlanın
alnıma sürüldüğünü hatırlıyorum.
Çocukluğumda
yaşadığım bir diğer travma ise davul sesiydi. Küçükken sahurda duyduğum davul
seslerine ağlayarak uyanırmışım. O günlerden beri de davul sesinden çok
korkarmışım. Sanırım bunun psikolojik etkisi halen devam ediyor. Özellikle
Ramazan ayındaki davul sesleri şu yaşımda bile tuhaf şeyler hissetmeme neden
oluyor.
Küçükken balık
yemekten ve kokusundan nefret ederdim. Bunun bir numaralı sebebi şu sarı, jelatin kaplı balık
yağlarıydı. Annem zorla içtirmeye çalıştıkça bende ters tepkiye neden oldu.
Şimdilerde yeni yeni balık yemeye alıştım.
90’ların sonunda
doğmuş, sokakta dolu dolu oynamanın yanı sıra bilgisayarla tanışmış hibrit bir
çocukluk yaşadım. 4. Sınıftayken evimize giren bilgisayar, 5. Sınıfta beni
gözlükle tanıştırmıştı. Ayrıca internet kafeler o zaman için çok önemli yerlerdi.
Hatta bir internet kafe sahibi olmayı bile isterdim.
Benim çocukluğumla ilgili hatırladığım şeyler kısaca bu şekilde. Sokakta bütün gün top koşturup, akşam ezanında evde olan, ödevlerini bitirdikten sonra klasik pazar akşamı banyosunu yapan, çoğu zaman sessiz ve uslu görünen ancak bu görüntünün altından gizli şımarıklıklar yapan bir çocuktum. Sanırım çocukluk hemen hemen herkes için güzel duygular hissettirir. Bir de o günlere duyulan özlem. Bu yazıyı da Turgut Uyar’dan bir alıntıyla bitirelim: Düşünüyorum da biz, büyüyerek çocukluk etmişiz.
Sizlerin bu konu
hakkında yazılarını okumaya ise sabırsızlanıyorum. Hadi herkes ağaç evde
toplaşsın!
tatlı yıllarmış yani. omega 3 balık yağı halen popüler yaa :) süsülmek ne ki? köy hayatı güzel olmalı, hiç bilmediğim bir şey yani :) net kafeler efsane de mi, playstation oynuyon mu halen :)
YanıtlaSilHiç sevmezdim hala daha kokusu aklımda o balık yağlarının :)) süsülmek bir koçun boynuzlarıyla sana vurması heheh. Köy anıları cidden güzel, yaz tatillerm hep öyle geçti :) Evet arada PlayStation oynuyorum çok zevkli :)
Silsüsülmek tabirini ilk kez duyuyorum ben de :) mevzubahis koç olunca tahmin edilebilir bir kelime :) köy ortamı şenlikli ve keyifli oluyor. Hatırası da bol üstelik.
YanıtlaSilEvet çocukluğumda köyde birçok hatıram var :) ayrıca sizin ağaç ev yazınızı görmek ne mutluluk :)
SilKonu güzel:) Çocukluğumuza döneceğiz. Çocukluğumuzla yüzleşip kendimizi sağaltacağız yani. İlk bakışta kolay gibi geliyor ama aslında zor. İyi ya da kötü kimseye anlatamadığımız bazı duygu, düşünce ve yaşadıklarımızı paylaşmaktan da öte içimizde kalan sırları su yüzüne çıkarmak, kayıt altına almak... Yeni yeni balık yemeğe başlarken çocukluktaki balık yağı haplarıyla balıktan hoşlanmamanın ilişkisini kurmak. Süsülmek bir koç tarafından, benim de ilk kez duyduğum bir sözcük. Ağaç Ev Sohbetlerinin güzelliği burada. Bu kadar uzun soluklu olmasının bir sırrı bu. Kendinize iyi bakın, gelecek günleriniz hep mutlu olsun:)
YanıtlaSilGüzel dileklerinize teşekkür ederim Sayın Kaplan :) Ağaç ev bu hafta hem nostalji hem de dediğiniz gibi bazı duyguları ilk kez paylaşma haftası. Birazdan güzel yazınızı okumaya gidicem. İyi ki ağaç evde yazıyorsunuz :)
SilZor konu seçmişsin bu hafta. Küçük çocuk olmanın çok avantajı vardır sanırım. Küçük oğlumun bir arkadaşı senin gibi, ablası ve abisi ile epey yaş farkı var. Bakıyorum da epey rahat büyüklerine göre.
YanıtlaSilEvet aslında küçük çocuk olmak avantajlı gözüküyor. Ama yaş farkı fazla olunca ev içerisinde benle yaşıt ve benzer şeyler düşünebileceğim kardeş eksikliğini yaşamıştım.
SilEvin en küçüğü olmak epey avantajlı bir durum olsa gerek, büyük çocuklar kapıları senin için ardına kadar açmış oluyorlar bazı konularda, ebeveyn engeline takılmıyorsun yani :) Konuyu sevdim, yazmaya gidiyorum şuan, teşekkürler..
YanıtlaSilHem dediğiniz gibi avantajlı hem de bazen keşke ben büyük olsaydım dediğim anlar da olmuştu. Katılımınız için teşekkürler, ağaç eve renk kattınız :)
SilYazı üstüne yazılar paylaşılıyorrr. Ve gerçekten Taha geri döndü!! Bu sürede yazarlığın daha da gelişmiş bence ve daha da gelişiyor. Her postta daha güzel, sürükleyici yazılar yazıyorsun. Konuya bayıldım. Bakalım vakit bulursam yazacağım ağaç ev sohbetlerini bu hafta. Ramazan davuluyla barış ya artık, çok otantik ve nostaljik bir kültürümüz (:
YanıtlaSilAman efendim övgülerinize çok teşekkür ederim. Katılımınız bizleri çok mutlu eder :)) Ramazan davulu psikolojik travmam. Bunun için terapi görmeliyim :D
SilYazınla beraber kendi küçüklüğümü hatırladım ve duygulandım. Bazı şeyler o zamanlardaki gibi kalsaymış keşke... Çok garip hissettim ya, eline sağlık. :) Ramazan davulu travması hafiften gülümsetti. :))
YanıtlaSilTeşekkür ederim Eylül, sen de müsait olursan yazsana bu konuda. Eminim çok güzel şeyler çıkar senden de :)
SilÇok güzel bir konu olmuş. Bu serinin devam etmesi çok güzel. Ben devam ettiremesem de... 😅
YanıtlaSilEvet bunca yıl sahiplenilmesi beni çok mutlu etti. Senin de emeğin büyük İrem Can :)
SilNe demek, her zaman! 😇
Silsüsülmek:)) hemen aklıma annemin süsülmesi geldi:)) çocukken oda süsülmüş, hattan hayvan ayak baş parmağına basmış tırnak ikiye yarılmış. yaş 80 o tırnak hala yarık ve 2-3 senede bir tırnak kendini atıyor. Bu konu güzelmiş bende hatırladıklarımı yazayım.
YanıtlaSilYazınız harikaydı, herkese tavsiye ederim. Annenize çok geçmiş olsun bir kez daha, süsülmek kötü bir olay :)
SilO kadar güzel bir yazı ki, son olarak Turgut Uyar alıntısıyla zaten söylenmesi gereken herşeyi söylemişsin. :) Bu sefer ki konu beni benden aldı, bende yazarım belki.
YanıtlaSilEvet bunları gülümseyerek hatırlıyorsak çok şanslıyız, bunun farkında olmak bile güzel :) Teşekkür ederim İlkay :)
YanıtlaSilBenim de çocukluğuma dair hatırladığım o kadar çok şey var ki😊
YanıtlaSilSizin de yazınızı okumak isteriz, herkesin hatıraları ayrı güzel :)
SilEn büyük çocuk olarak yazının en küçük çocuk kısmı epey hoşuma gitti, gerçi halamı abla sayarak kendimi bir nebze rahatlatmıştım. Çünkü en büyük çocuğun ihtiyacı da bir abi ya da abladır. İki avantajı vardır birincisi sorumluluğu sırtından alır ikincisi de dert ortağı ihtiyacını giderir. Ayrıca şımarmak için iyi bir fırsattır. O bakımdan şanslısın:)
YanıtlaSilEvet bu konuda çoğunluk böyle düşünüyor, ben de şanslı olduğumu düşünüyorum ama bir yanda da küçük bir kardeşim olmasını isterdim :)
SilAyrıca yazımı paylaşmaya değer bulduğun için teşekkür ederim:)
YanıtlaSilRica ederim, okuması çok keyifli bir yazıydı ve bende de çocukluk hatıralarımı canlandırdı. İlham verdiğiniz için ben teşekkür ederim :)
SilBol limonlu hamsi iyi gider. Balık avlama dönemi de başlamışken :)
YanıtlaSilÜstüne bir de helva ohh :))
Sil