Ağaç Ev Sohbetleri #159
Ağaç Ev
Sohbetleri'nin 159. haftasından merhaba. Bu hafta Distopya temalı bir konu
aklıma geldi ve sizlerden nasıl fikirler geleceğini merak edip Ağaç Ev’de
tartışmak istedim. İşte sorumuz geliyor:
“Sizce dünyadaki yaşam nasıl sona erecek?”
Bu sorunun
cevabını düşünürken zihnimde bazı senaryolar canlandı. Ardından bir hikaye
yazarak bu soruyu cevaplamak istedim. İlk defa hikaye yazmayı denedim ve sizlerle paylaştığım için çok heyecanlıyım.
Yorumlarda olumlu veya olumsuz eleştirilerinizi okumayı çok isterim.
Yıl 2052
Geçen hafta şans eseri bulduğum pet şişeyi elimde sımsıkı tutarak, çalışan son su kuyusu önünde sırada bekliyorum. Buralarda bir su kuyusu olduğu haberini aldığımdan beri yollardaydım. Son zamanlarda su bulmak giderek zorlaştı. Su kuyusu çok büyük bir güvenlikle korunuyor. Herkes bu kuyunun şu an dünyadaki en değerli şey olduğunun farkında. Bu topraklara vardığımda, onca felaketten sonra hayatta kalmayı başarmış bir avuç insanla karşılaştım. Sıcaklık 45 derecenin altına inmiyor. Tam 2 yıldır yağmur yağdığını görmedim. Zamanında balık tuttuğumuz göller devasa çukurlara dönüştü. Bu kuyunun da kuruması yakındır. Sonrasında ne yapacağımı bilmiyorum. Ne yazık ki artık uzun vadeli planlar yapılmıyor bu dünyada. Giderek kaçınılmaz sona yaklaşıyoruz. Eski günleri düşünmek artık bir işkence benim için. Derin bir nefes almayı, ciğerlerimi temiz hava ile doldurmayı özledim. Üzerinde koşturduğumuz çimenler, gölgesi olan ağaçlar yok artık. En son ne zaman temiz bir suyla duş aldım hatırlamıyorum. Bunları düşünmek bana acı veriyor. Çünkü o günleri geri döndüremiyorum. Peki nasıl bu noktaya geldik?
İlk olarak petrol tükendi. Herkes
yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtların yerini dolduracağına
inanıyordu ama bunun koca bir yalan olduğu çok geçmeden ortaya çıktı. Enerji
ihtiyacı karşılanamaz oldu. Çok uzun süren elektrik kesintileri meydana geldi.
Gıda tedariki tüm dünyada imkânsız hale geldi. Ardından kuraklık haberleri
duyulmaya başlandı. Bu durum çok büyük bir küresel göçe neden oldu. Afrika, Orta Doğu
ve Asya’dan milyarlarca insan Batı’ya doğru harekete geçti. Tarihin en büyük
toplu ölümleri meydana geldi. Dünya nüfusu yarı yarıya azalmıştı. Küresel açlık
ve hızla tükenen su kaynakları insanlığı büyük bir çıkmaza sürüklüyordu. Her
yerde su kuyusu sondajları yapıldı. Ama çoğu kuyu boş çıktı. Denizlerdeki tuzlu suyu içme suyuna dönüştürme çalışmaları yapıldı. Ancak deniz suyunu filtrelemede başarısız olduk. Bundan kaynaklı salgın hastalıklar yayıldı. Üstüne üstlük deniz yaşamını tehlikeye attık. Projeler iptal edildi. Su, sadece zenginlerin sahip olabileceği bir şey haline dönüştü.
Çok geçmeden inanılmaz bir olay oldu ve Birleşmiş
Milletler tarafından çok fazla su gerektirdiği sebebiyle tarım ve hayvancılık faaliyetleri yasaklandı. Argümanları 1 kg buğday yetiştirme için 1000 litre su, 1 kg et için
ise 15000 litre su harcanmasıydı. Tarlalar yakıldı, hayvanlar katledildi. Dünyada
bir tek canlı tavuk bile kalmadı. Tohumlar, dünya daha iyi hale geldiğinde
yeniden ekilmek üzere Norveç’teki depolara saklandı. İnsanlığın gıda ihtiyacını
teknoloji harikası tabletlerden karşılamayı planladılar. Yemek yerine 3 öğün
tablet yutuyorduk. İlk başta herkes isyan etse de bu durumu kabullenmek çok
hızlı oldu. Adeta bir bilim kurgu filmi içindeydik. Tablet gıdalar yutup sadece
enerji üretimi için çalışıyorduk. Geri kalan her işi yapay zeka ve robotlar hallediyordu. Mesleklerin çoğu anlamını yitirdi.
* * *
Cebimde son kullanma tarihi geçmiş 4 adet tablet kaldı. Bunları oldukça gizli saklıyorum. Yerlerde birkaç hamamböceği gördüm. Bunlar dünyanın sonuna dek yaşamayı başarmış ve bizden sonra da yaşamlarını sürdürecek mükemmel canlılar. Uzunca bir süredir insanoğlunun besin ihtiyacını hamamböcekleri karşılıyor. Birkaç kişiyi hamamböceği yakalayıp karnını doyurmaya çalışırken gördüm. Sıranın kenarında birçok ceset var, bunlar daha fazla bu ızdıraba dayanamayan insanlar. Hepsi dünyanın sonunda bir bir ölüyor. İlk ceset gördüğüm anı hatırlıyorum da dayanamayıp kusmuştum. Şimdi bu bedenleri ayağımla ittirip, sırada öne geçmeye çalışıyorum. Hayat insanı hiç beklemediği bir yaratığa dönüştürüyor. Her ne kadar benim için hayati olsa da su sırasında beklemenin çok sıkıcı olduğunu söyleyebilirim. Eskiden olsa telefonumdan internete bağlanır ve biraz olsun eğlenirdim. Ancak bundan uzun bir zaman önce internet ve uydu servisleri çöktü. İnanmayacaksınız ama buna Elon Musk sebep oldu. Mars’a gitme planı tüm dünyaya çok kötü bir darbe vurdu.
Uzun zamandır Elon Musk önderliğinde Mars’ta
koloni kurma hayalleri olan milyoner takımı vardı. Artık bu dünyanın yaşanılmaz
olduğunu kabul edip tüm hazırlıklarını Mars üzerine yapmaya başladılar. Mars’ta
bir yaşam kurulma hayali insanlara çok cazip geldi. Yeni yaşama umudumuz bu
olabilirdi. En sonunda güzel haberi bizimle paylaştılar. Mars yaşama
elverişliydi ve Dünya’dan katbekat su kaynağına sahipti. Bu haberin hemen ardından bu zamana
kadar yapılmış en büyük uzay mekiğini inşa ettiler. Bu mekik, toplam 1000 kişi
ve yaşam için gerekli tüm malzemeler ile birlikte Mars’ta yeni bir medeniyet kurmak
üzere Dünya’yı terk edecekti. Herkes çok heyecanlıydı. Ancak işler hiç de
istenildiği gibi olmadı. Space-X tarafından geliştirilen uzay mekiği
atmosferden çıktığı gibi şiddetli bir şekilde patladı. Bu patlama o kadar
şiddetliydi ki Dünya çevresindeki uydularda geri döndürülemez hasarlara yol
açtı. Bir anda tüm anten sinyalleri kesildi. İnternet başta olmak üzere, radyo
frekansları ve alıştığımız teknolojiye dair her şey yok oldu. Medeniyetimiz 200 yıl geriye gitmişti. Sil baştan
başlamak zorundaydık ama siyasiler önceliği silahlara verdiler.
* * *
Sırada beklemeye
başlayalı 3 saat oldu ama önümde hala birkaç kişi daha var. Bu gaz maskesiyle de
nefes almak oldukça güç. Atmosferdeki hava inanılmaz kirli ve zehirleyici etkiye sahip. Bu zamanda dışarı çıkmak istiyorsanız maske takmanız gerekiyor. 2020 pandemisinden sonra bir daha asla maske
takmayacağımızı düşünmüştüm. Ama bir savaşın çıkacağını hayal etmemiştim. Bu
dünyayı yönetenler elimizde kalan son su kaynaklarını paylaşmak yerine birbirlerine
saldırmayı tercih ettiler. Hâlbuki savaşın hiçbir kazananı olmayacağını
bilmeleri gerekirdi. Öldürücü silahlar acımasız liderlerle buluşunca dünyanın
tüm temiz havası yok oldu. Artık maskesiz nefes almak imkansız hale geldi.
* * *
Nüfusunun ihtiyacını karşılayamayan Çin, Amerika’daki su kaynaklarını elde etmek için kıtalararası balistik füze göndererek savaşın fitilini ateşledi. Amerika’nın buna karşılığı ise tıpkı II. Dünya Savaşı’ndaki gibi ölümcül oldu. Daha sonra tüm dünya adeta birbirine girdi. İnsanlık tarihinin en ölümcül savaşı oldu bu. Tek amaç yeryüzünde sayılı kalan su kaynaklarına sahip olmaktı. Dünyadaki tüm bulutların üstünden bombalar geçiyordu sanki. Nükleer güç kullanmaktan bile çekinmediler. Daha sonra tüm o bulutlar kapkara oldu. Tarihte hiç eşi görülmemiş yangınlar çıktı. Zaten o yıllardan sonra bir daha hiç ağaç yetişmedi topraklarımızda. Günlerce üstümüze kül yağdı. Aşırı radyasyon geride kalan son şehirleri de yok etti. Hayatta kalmayı başaran insanlar sığınaklarda yaşamaya başladı. Aramızda savaşı başlatan siyasiler ve elit tabakanın zengin insanları da vardı. Paranın ve siyasi gücün hiç öneminin olmadığı bir zamanda yaşıyorduk artık. Sığınaklar ilk başta oldukça güvenli gelmişti. Ancak evren bizi cezalandırmaya niyetliydi. Ardı arkasına birçok deprem meydana geldi. İnsanlar gün yüzü görmeden toprak altında kaldı. Benim de aralarında bulunduğum az sayıdaki kurtulanlar ise büyük bir çaresizlik içindeydi. Güvenli alanlara kaçmaya çalıştık. Sığınaklar cesetlerle dolmuştu. Su sıkıntımız hala devam ediyordu. Yaşamak isteyen son insanlar gaz maskesini takıp yeryüzüne geri çıktı.
Herkes dünyanın sonu geldiğini düşünüyordu. Bu savaştan sonra ülke ve millet kavramı kalmadı. Din, adalet ve ahlak kavramları yok oldu. Yamyamlık yaygın hale geldi. Düzen kaybolmuştu. Ta ki Tanrının Bekçileri ortaya çıkana kadar. Onlar bir kurtarıcı Mesih'in yeryüzüne geri geleceğine inanıyordu. Kendilerini kurtarıcı gelene kadar yeryüzündeki düzeni sağlayıcı elçiler ilan ettiler. Silahlandılar, aşırılık yapanları cezalandırdılar ve en önemlisi su kuyularının güvenliği sağladılar.
* * *
En sonunda suyumu doldurabildim. Anladığım kadarıyla günlük 1 litre su hakkım var. Uzun zaman sonra su içebilmek harika, bu yüzden kendimi çok şanslı hissediyorum. Ama çevremde bunu kutlayabileceğim hiç kimse kalmadı. İnsanlar artık birbirleriyle konuşmuyor, eğlenmiyor. Daha fazla acı çekmek istemeyenler intihar ediyor. Geriye kalanların hayatta kalmak için farklı amaçları var. Bazıları dünyada yaşayan son insan olmak istiyor. Bazıları hala bir kurtarıcının mucizelerle birlikte geleceğini ve eskisi gibi yaşanılır bir dünyaya kavuşacağına inanıyor. Peki ben neden yaşamak istiyorum? Sanırım bu hayale ben de inanıyorum. Bir kurtarıcı geldiğinde ona çok geç kaldığını söylemek için yaşama isteğimi canlı tutuyorum. Ne olursa olsun bizler yaşayan son insanlarız. Bu dünyanın yerle bir olduğunu görmüş son insanlar...
Bulunduğum bölgede yaklaşık 250 kişinin yaşadığını
düşünüyorum. Artık dünyadaki en kalabalık şehirlerin nüfusu 30 yıl önceki bir sokağın
nüfusuyla denk. Tahmine göre dünyada hepi topu
4000 kişi hayatta kaldı. Bulunduğum şehir dışında 3 farklı yerde
daha yaşayan insanlar olduğunu duymuştum. Bu bölgeler son su kuyularının olduğu
yerler. Sanırım bu kuyular kuruduktan sonra insanlığın da sonu gelmiş olacak ve görkemli medeniyetimiz hak ettiği şekilde, sefalet içinde sona erecek.
oooo pekiii gelcam yineee :)
YanıtlaSilGördüm yazını çokzel :)
SilFinal mesajın şahane.... Yazın çok güzel, fakat son paragrafta dünyada 4000 kişinin kalmış olması ile bulunduğun bölgede topu topu 250 kişinin kalması dünyanın büyüklüğünü düşününce biraz tutarsız sanki:) Ama bu, bir film izlercesine okuduğum yazının beni içine almasını, detayların zenginliğini, güzelliğini ve vermek istediğin mesajı gölgeleyen bir durum değil elbette... Benim gözüme takıldı sadece :) Bu yazından yürürsen ve onu geliştirirsen biraz daha, bir kitaba ulaşma ihtimalin var. O ışığı bir okur olarak aldım ben, keyifli bir okuma oldu, eline sağlık:)
YanıtlaSilSevgili buraneros güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Eleştirinize katılıyorum, bir sona yaklaşıldığını hissettirmek için küçük sayılar seçmek istedim ama haklısınız :) ilk defa bu konu özelinde bir hikaye yazdım, teşvik edici ve yapıcı yorumlarınız beni çok mutlu etti:)
SilTebrikler ilk hikaye olmasına rağmen suyun önemi, sona eren değerler vb. Sevgiyle kalın
YanıtlaSilTeşekkür ederim, sevgiler.
SilKurgu çok güzel...
YanıtlaSilKalemine sağlık....
Teşekkürler :)
SilDistopya türünde bir hikaye okuyor gibi hissettim, ya da bilim kurgu filmi de diyebiliriz. Kurgu çok güzel olmuş gerçekten, emeğine sağlık 👏🏻
YanıtlaSilBeğenmenize çok sevindim, teşekkür ederim:)
Silİlginç konular ve ilginç yazılar geliyor sizden. Ağaç Ev Sohbetlerinde bazen benim yazılarımın da öyküye dönüştüğü olmuştur. Aslında seçtiğiniz soru oldukça zor. İnsan ister istemez hayal gücünü bilinen bazı senaryolara göre zorluyor. İlk öykünüz olduğunu dikkate alarak başarılı bulduğumu söylemek isterim. Benim dikkatimi çeken iki husustan ilki, seçilen tarihin oldukça yakın olması. Sevgili Buraneros'un eleştirisi de sanırım bu yüzden. Yakın bir tarihi neden tercih ettiğinizi tahmin ediyorum. Zira özne olarak kendinizi seçmişsiniz. Yazınız distopik bir kurgu olduğuna göre kendinizi de kurgusal bir karakter olarak düşünebilirdiniz. Bu şekilde sözgelimi binlerce yıl sonraki bir zaman seçilebilirdi. İkinci olarak; denizden içme suyu üretilemeyeceğine dair yazdıklarınız. Deniz suyundan içme suyu binlerce yıldan beri elde edilebiliyor. Gemiler içme suyu ihtiyacını denizden karşılayabildiği gibi, bildiğim kadarıyla, özellikle Orta Doğu'da pek çok ülke, bu yoldan içme suyu temin ediyor. Yine de şunun altını çizmek gerek, evet, bu oldukça pahalı bir yöntem. İleride tatlı su kaynaklarının tükenebileceği olası. Deniz suyundan içilebilir suya erişim (maliyetinden dolayı) ancak zenginlerin tekeline geçebilir. Bu durumda yoksullar şimdiden deniz suyu içmeye alışmalılar bence:)
YanıtlaSilSizin yorumunuz benim için çok önemliydi, nitekim oldukça detaylı bir eleştiri olmuş :) bu haftaki soruya cevabım içme suyunun tükenmesi ile yaşamın sona ermesiydi. Bahsettiğiniz gibi deniz suyunun içilmesi mümkün, ben bu durumun salgın hastalıklara yol açarak işlevsiz olabileceğini düşündüm. İlk eleştiriniz de mantıklı ancak yakın gelecekte muhtemel felaket senaryoları üzerine gittim. Yorumunuz için çok teşekkür ederim yeniden, sizin yazını merakla bekliyorum :) Sevgilerimle
SilÇok beğendim hikayenizi, yalın ve akıcı bir anlatım olmuş. Yine yazmalısınız. Suyu koru mesajı harika olmuş yazının sonunda görünce direk sorguluyor insan, daha az su tüketmeliyim diye düşündüm.
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkür ederim, su konusunda keşke herkes böyle düşünebilse.
SilGayet güzel yazmışsın, emeğine sağlık :) Sadece deniz suyunun içilemeyeceği ile ilgili daha kapsamlı bir açıklama ekleyebilirsin belki. Mesela yapılan bir deney tüm dünya denizlerini filtrelenemeyecek kadar zehirlenmiş olabilir ya da daha ileri bir tarih seçersin ve denizler de artık tamamen kurumuş olabilir vs.
YanıtlaSilÇok güzel fikirler, bu senaryo ilerde uzun bir hikayeye dönüşecek olsa kesinlikle bunlar eklenebilir. Çok teşekkür ederim Manxcat :)
SilCiddi ciddi ürpertti beni, yazılanları bir gün gerçekleşebileceğin dair büyük ihtimaldi böyle hissetmeme neden olan. Kalemine sağlık <3
YanıtlaSilÇok teşekkürler <3
Silhmm bu konu hakkında çok fazla teoriler filmler diziler ve hastalıklar çıkartılsada herkesin asağı yukarı bir fikri var. Bence senin yazmış olduğun hikaye de fikirlerime yakın. Aslında önemli olan nasıl son bulacağı değil son bulmaması için neler yapmamız gerektiği. Dünya 1-2 haftalığına evine kapandığında bile ekosistem kendini yeniledi ve hayvanlar doğal alemlerine yeşilliklere indiler işte dünyayı kurtarmak bu kadar basit. Dünyanın en büyük düşmanı biz insanlarız maalesef. Yazında ki sosyal mesajı da çok sevdim. Emeğine sağlık
YanıtlaSilDediğinizde çok haklısınız, boğazda gözüken yunusları hatırladım hemen. Dünyanın sonunu biz getireceğiz öyle gözüküyor. Yorumunuz için teşekkür ederim.
SilYıllardır benzer filmler çekilir ya onların tadında bir hikaye olmuş. Evet suyu itinayla tüketiyoruz, dünyanın içine ediyoruz. İlla sonumuz gelir de bakalım ne zaman?
YanıtlaSilBunu kimse bilmiyor sanırım :)
SilBunu kimse bilmiyor sanırım :)
Silaman aman korkunç :) olmasın bunlar :) bilimkurgu öyküsü güzel olmuş :) j.g.ballard var onun tarzı, gündelik yaşamda bilimkurgu :)
YanıtlaSilHiç duymamıştım o yazarı bakayım. Beğendiğin için de teşekkür ederim Deep :)
SilAaa, kimler dönmüş geri! Şaşkınım, bu kadar uzun süreliğine gidince... Edischar'da yenilerde döndü. Çok sevindim!
YanıtlaSilBenim internetim yok ve taşınıyorum bu sıralar. Kısa bir süre içinde gelecek. Sadece soruyu okuyabildim ama çok ilgimi çekti. Umuyorum ki bu hafta içinde hem cevabını/cevapları okuyacağım hem de cevaplayacağım!
Hoş geldin tekrardan, umarım bu sefer gitmezsin!
Ben de seni yorumlarda görünce çok mutlu oldum Zeynep :) hoşbuldum, işlerinde kolaylıklar dilerim. Özlemişim, umarım uzun soluklu devam ederiz :)
SilGüzel yorumun için çok teşekkür ederim İlkay :) dünyadaki yaşamın sonuna dair bir şeyler yazmak isterken hiçbir kurtuluş umudu bırakmak istemedim. Önerilerin için çok teşekkürler, not aldım kesinlikle bakacağım. Ben de Tanrının Kitabı isimli filmden biraz ilham almıştım. Kıyamet sonrası güzel bir distopyaydı.
YanıtlaSilOh oh çok teşekkür ederim, ne güzel önerilerle geldin öyle Deep :)
YanıtlaSilwaoww konu muhteşemmiş! Suya karşı duyarlı olmak zorundayız!! Lakin umarım bu felaket sonlu senaryolar gerçek olmaz :O
YanıtlaSilBunu kimse bilemiyor, sadece hayal ediyoruz :)
SilSu kuyuları, gaz maskeleri, hiç kalmayan ağaçlar, 4 bin insan. Korkunç. Harika yazmışsın.
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim. Teşekkür ederim :)
SilSelamlar, takip ettim :)
YanıtlaSil